Meydandan sonra ara sokaklarda dolaşarak Eski Kent Meydanı’na (Staroměstské náměstí) doğru yol alıyoruz.
Eski Kent Meydanı, Wenceslas Meydanı ile Charles Köprüsü arasında. Buraya çıktığımızda kendimizi masal kitabının içine düşmüş gibi hissediyoruz. Taç giydirme töreninden idam edilmelere kadar birçok tarihi olaya tanıklık etmiş bu meydan; gotik, Rönesans, barok ve neoklasik birçok yapı ile çevrili. Eski belediye binası ve Astronomik Saat bunlardan birkaçı. Meydandan dağılan dar sokaklarda mutlaka yürüyün. Hediyelik bir şeyler arıyorsanız da Prag bu konuda epey zengin. Bu sokaklarda bol bol hediyelik eşya satan yerler var.
|
Astronomik Saat Kulesinden meydan görüntüleri... |
Kulenin tepesinden inerken merdivenleri kullanıyoruz. Duvarlardaki saate ait eski fotoğrafları ve ayrıntıları inceliyoruz. Bu arada asansörü de pek hoşumuza gidiyor :)
|
Kuledeki asansör |
Bir şeyler yemek için Eski Kent Meydanı’ndaki Kamenny Stul Restoran’a oturuyoruz. Meydana karşı gulaş yiyoruz. Gulaş, iri et parçaları, biber, soğan, sarımsak ve patates ile yapılan bir tür yemek. Gulaş ile ilgili diğer bir ayrıntı ise; özellikle Budapeşte’de Osmanlı padişahlarının yemekleri geldikten sonra, padişah yanındakilerin yemeğinin de gelmesi için “kul aşı” getirilmesini emredermiş. “Kul aşı” da zaman içerisinde “gulaş” olmuş :)
|
Gulaş |
Kuleden sonra Celetna Caddesi üzerinden yürüyerek Barut Kapısı’na (Powder Gate) gidiyoruz. Gotik mimari tarzda olan kapı 11. yy’den kalma, şehir meydanına açılan eski kapılardan biri.
|
Barut Kapısı (Powder Gate) |
Barut Kapısı’ndan geçip önce Cumhuriyet Meydanı’na (Náměstí Republiky) uğruyoruz. Caddeden nehrin kenarına indikten sonra da kıyıdan yürüyerek Charles Köprüsü’ne (Karlův most) gidiyoruz. Charles Köprüsü, 14.yy’de Vltava Nehri üzerine inşa edilmiş. Kentin en eski köprüsü. Yaklaşık yarım kilometre olan köprünün üzerinde 30 tane heykel var. Günün her saati hareketli olan köprüde ressamlara ve sokak müzisyenlerine rastlamak mümkün.
|
Charles Köprüsü |
Charles Köprüsü’nü geçtikten sonra Franz Kafka Müzesi’ne gidiyoruz. Müze’de fotoğraf çekmek yasak. Müze, Kafka’nın iç dünyasını yansıtan şekilde epey kasvetli dekore edilmiş.
|
Franz Kafka Müzesi |
Müzeden sonra sokaklarda dolaşa dolaşa Lesser Town Meydanı’na ve en sonunda Prag Kalesi’ne (Pražský hrad) çıkıyoruz. Prag Kalesi, gotik ve Rönesans tarzı mimariye sahip. 570 m uzunluğunda, 130 m genişliğinde. Tarihi 9. yy’e kadar dayanıyor. Bence, Franz Kafka’nın Şato kitabında bahsettiği şato burası diye düşünüyorum. Akşam gittiğimiz için kalenin içini gezemiyoruz.
|
Prag Kalesi |
Jilska caddesi üzerinde otele doğru yürürken Absintherie diye bir bar görüyoruz. Yeşil renkli tabelası ve samimi ortamı ile içerisi ilgimizi çekiyor. Tüm içkiler absint ile yapıldığı için diğer birçok yerde bulamayacağınız tatlar var.
|
Absintherie |
Kahvaltıdan sonra otelimize çok yakın olan Dans Eden Ev’e (Dancing House) gidiyoruz. Prag’ın modern binalarından olan Dans Eden Ev, dekonstrüktivizm stilinde yapılmış ve ofis olarak kullanılıyor. Binaya uzaktan bakıldığında dans eden bir çifti andırdığı için bu ismi almış.
|
Dans Eden Ev (Dancing House) |
Clementinum Manastırı’na (Návštěva Klementina) doğru yürüyoruz. Manastır, 2 ha’lık bir alana 1556 yılında kurulmuş. Rehber eşliğinde her yarım saatte bir tur başlıyor ve yaklaşık 45 dakika sürüyor. Tur programında Aynalı Şapel, Barok Kütüphanesi, Meridyen Salonu, Astronomik Saat ve Kule var. Gezdiklerimiz arasında en çok Barok Kütüphanesi’nden etkileniyorum. Ancak fotoğraf çekmek yasak olduğu için sadece zihnime resmediyorum.
|
İnternetten bulduğum Barok Kütüphane fotoğrafı… |
Manastır’dan sonra Franz Kafka’nın oturduğu ve yazılarını yazdığı Kafe Savoy’a gidiyoruz. 1893 yılından açılmış olan bu kafede resmen zamanda yolculuk yapıyoruz. Çorbalarımızı içerken yan masamızda Kafka’nın varlığını hissediyoruz :)
|
Kafe Savoy |
Karnımızı da doyurduktan sonra Petrin Tepesi’ne çıkıyoruz. Burada televizyon kulesi, minyatür Eyfel Kulesi ve Avrupa'nın en büyük barok bahçelerinden biri olan Vrtba Bahçesi var. Kasım ayının sonunda gittiğimiz için Vrtba Bahçesi biraz solgun. Minyatür Eyfel Kulesinin tepesine çıkıyoruz. Diğer birçok yerde olduğu gibi burada da manzara harika. Ufak bir uyarı, tepeye çıkarken aldığımız füniküler biletinin arkasında 60 dk geçerlidir uyarısı var. Bazen kontrol olabiliyor! Bu süreyi geçirmemeye çalışın.
|
Petrin Tepesi |
Son gece için özel bir programımız var: Orta Çağ Gecesi… Celetna caddesi üzerinde önceden rezervasyon yaptırdığımız U Pavouka’a gidiyoruz. Alt kata inmemizle zamanda geriye gitmeye başlıyoruz. Ambiyans, müzikler ve yemekler çok iyi. Orta Çağ’dan fırlamış müzisyenler, garsonlar her yerde. Biz yemeğimizi yerken ateş, yılan ve kılıç şov gibi bir sürü gösteri izliyoruz. Oldukça keyifli.
|
Orta Çağ Gecesinden birkaç kare... |
Otelimize dönerken ara sokaklardan birinde Kormidlo Club Bar’ı görüyoruz. Yabancı dizilerdeki barları andırıyor. Tek bir çalışanı var. İngilizce menüleri yok. Zaten içerideki tek turist biziz. Turistik bir bar olmadığı için fiyatlar inanılmaz ucuz. Giderseniz uğramanızı tavsiye ederim.
Yazımı bitirmeden son birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Çek Cumhuriyeti’nde Euro kullanılmıyor, Çek Korunası (CZK) kullanılıyor. Bu yüzden döviz bürolarıyla bol bol işiniz olacak. Para bozdururken mutlaka “we sell” ve “we buy” oranları ile komisyon oranına dikkat ediniz. Eski kent meydanına yakın yerlerde komisyonsuz satan döviz büroları var. Biz buralarda para bozdurduk.
Diğer bir şey de Çek Likörü olan Becherovka’dan almayı düşünüyorsanız onu da mutlaka Prag’ın içinden alın. Çünkü freeshop’tan dahi daha ucuz.
Biz yavaş yavaş Prag’a veda ediyoruz ve Orta Avrupa'daki son durağımız olan
Budapeşte’ye doğru yol alıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder