Kanallar Şehri, Venedik
İtalya’nın doğuya açılan kapısı olan Venedik, dünya üzerindeki eşsiz şehirlerden biri. Adriyatik Denizi’nin ortasında irili ufaklı yaklaşık 120 adacıktan oluşan bu şehirde evlerin kapıları kanala açılıyor ve insanlar kara taşıtları yerine deniz taşıtlarıyla bir yerden bir yere gidiyor. Daracık sokaklarında duyulan gondolcuların sesiyle insanın içini huzur kaplıyor.
İtalya seyahatimizin ilk durağı Venedik... Şehir dışında bir otelde konakladığımız için şehre ulaşmak için önce vaporettoya (bildiğimiz vapur yani) biniyoruz. Vaporettodan indiğimiz iskelenin de üzerinde olduğu Riva Schiavoni üzerinden yürüyerek San Marco Meydanı’na (Piazza San Marco) gidiyoruz. Bu sırada geçtiğimiz köprüler, kanallar ve kanallar üzerindeki binalar bizi büyülüyor.
|
Ah’lar Köprüsü |
Riva Schiavoni üzerinden yürüyerek San Marco Meydanı’na geliyoruz. Bu meydanı, San Marco Bazilikası (Basilica di San Marco), Campanile (çan kulesi) ve Palazzo Ducale gibi tarihi binalar çevreliyor. Tarih boyunca törenler, yürüyüşler, idamlar ve sayısız karnavala ev sahipliği yapmış olan bu meydan, Venedik’in en önemli ve en çok ziyaret edilen meydanlarından biri.
|
Meydanın panoromik görünümü |
|
Orta Çağ Döneminde idamlar bu iki sütun arasında yapıldığı için, sütunların arasından geçmenin kötü şans getireceğine inanılıyor. |
Meydana da adını veren San Marco Bazilikası, doğu ile batı mimarisini birleştiren ünlü bir bazilika ve Avrupa’nın en göz alıcı yapılarından biri. Zamanında Venedik kanunlarına göre denizciler elde ettikleri ganimetlerin bir kısmını bu bazilikaya getirmek zorundalarmış. Bu nedenle bazilika denizaşırı memleketlerden gelen hazinelerle görkemli bir şekilde süslenmiş.
|
San Marco Bazilikası |
|
Bazilikanın ön cephe mozaiklerinden biri olan bu mozaik, 17. yy kalma olup Aziz Markos’un kalıntılarının domuz etlerinin altına saklanarak İskenderiye’den kaçılmasını betimliyor. |
Meydanda yer alan diğer bir yapıda, Palazzo Ducale (Dükalık Sarayı). 9.yy inşa edilmiş bu saray, Venedikli yöneticilerin resmi konutuymuş. Saray, Gotik mimarisiyle pembe Verona mermeri kullanılarak yapılmış.
|
Palazzo Ducale |
Meydanı çevreleyen yapılardan biri de Torre dell’Orologio. 15.yy kalan saat kulesi zengin süslemeleriyle dikkat çekiyor. Ayın evreleri ve burç sembollerinin betimlediği yaldızlı, mavi mine saat kadranı zamanında denizciler için tasarlanmış. Ayrıca efsaneye göre, saatin başka bir yerde kopyalanmasını engellemek için saatin karmaşık mekanizmasını tasarlayan iki saat ustasının gözleri dağlanmış.
San Marco Meydanı’nda bahsetmek istediğim son yapı ise Campanile yani Aziz Marcos’un çan kulesi. 12.yy’de tamamlanan kule denizcilere fener olarak inşa edilmiş. 1902 yılında aniden yıkan kule, yeniden aslına uygun olarak yapılmış.
|
1902 yılında aslına uygun yapılan çan kulesi |
Meydandan sonra Venedik’in daracık sokaklarının tadını çıkararak Rialto Köprüsü’ne (Ponte di Rialto) doğru yürüyoruz. Venedik sokaklarının organik bir yapıya sahip olmasından dolayı bazı binaların üzerine mavi renkle Rialto Köprüsü’nün, sarı renkle de San Marco Meydanı’nın yönü işaretlenmiş. Ama biz yine de köprüye doğru giderken bol bol kaybolduk :)
|
San Marco Meydanı’ndan Rialto Köprüsü’ne doğru yürürken gördüklerimiz |
Rialto Köprüsü, Büyük Kanal (Grand Canal) üzerindeki en görkemli köprülerden biri. 1591 yılında inşası tamamlanan bu taş köprünün üzerinde birçok hediyelik eşya satan dükkân var. Biz gittiğimizde köprüde restorasyon çalışması vardı. Ancak bu haliyle bile bizi etkilemeyi başardı.
|
Rialto Köprüsü ve Tuğbiş :) |
|
Rialto Köprüsü’nden Büyük Kanal |
Rialto Köprüsü’nden geçerken vitrinlere bakmayı ihmal etmiyoruz. Karşı geçtiğimizde Ruga Orefici sokağındaki hediyelik eşya satan dükkân ve tezgâhlara bakıyoruz. Venedik maskelerine vuruluyoruz. Ancak bundan sonra altı şehir daha gezeceğimizi düşünerek, maskelere bir şey olmasından korktuğumuz için alamıyoruz. Venedik maskesi alırken dikkat etmeniz gereken önemli bir husus İtalyan yapımı olması. Zaten maskeleri incelediğinizde “made in China” ve “made in Italy” arasındaki kalite farkını anında fark edeceksiniz.
|
Ruga Orefici ve Venedik Maskeleri |
|
Ruga Orefici üzerindeki yer alan San Giacomo di Rialto Kilisesi ve yıllardır zamanı doğru göstermese de kiliseyi süsleyen saat |
Ruga Orefici üzerinde ilerlerken dar bir sokak görüyoruz. Sokakta ilerlemeye başlıyoruz. Kendimizi kocaman bir meydan ve meydanda kurulmuş bir pazarda buluyoruz. Burada aklınıza gelemeyecek kadar çok İtalya lezzetini keşfediyoruz. Eee tabi kendimize de makarna ile kurutulmuş makarna sosu ve porçini mantar alıyoruz.
Sıra geldi Venedik’in sembollerinden olan gondol turu yapmaya. Gondol turu fiyatları gondol başına 80-100 Euro arasında değişiyor. Siz ister iki kişi, isterseniz de en fazla altı kişi binebilirsiniz. Biz turdan arkadaşlarımızla altı kişi gondol turu yapıyoruz. Yaklaşık 45 dakika Venedik’in kanallarında dolaşıyoruz. Ama bana sorsanız sanki beş dakika sürmüş gibi geliyor. Kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim! Bir gün yolunuz Venedik’e düşerse mutlaka yapmalısınız.
Gondol turumuzu da yaptıktan sonra artık Burano Adası’na gitmek için San Marco Meydanı’na geri dönüyoruz. Dönüş yolumuzda da birbirinden keyifli sokaklarda ellerimizde gelatolarımız kaybolarak ilerliyoruz.
|
İtalyan gelatosu yemeden olmazdı! |
|
Dönüş yolumuzdan kareler |
|
Tuğbiş’in kadrajından ben :) |
San Marco Meydanı’na yakın olan Campo San Zaccaria’da yer alan San Zaccaria Kilisesi’ne (Chiesa di San Zaccaria) gidiyoruz. 16.yy’de inşa edilen kilisenin mimarisi, Rönesans formları ve Gotik mimari tarzı barındırıyor.
|
San Zaccaria Kilisesi (Chiesa di San Zaccaria) |
Venedik’ten bir başka adaya daha geçmek istiyoruz. Murano ve Burano Adaları arasında kararsız kalsak da en sonunda Burano Adası’na gitmeye karar veriyoruz. Riva Schiavoni üzerindeki iskeleden Burano’ya giden 14 nolu vaporettoya biniyoruz ve yaklaşık bir saat sonra oradayız.
Burano, rengârenk evleri ve dantel işleriyle ünlü bir ada. Organik sokakları ve kanallarıyla ilk bakışta Venedik’i andırsa da aslında daha kendi halinde sevimli bir ada. Venedik’e oranla daha az turist olduğu için rahat geziyoruz ve öğlen yemeğimizi de burada yemeye karar veriyoruz. Hatta şöyle söyleyeyim; birçok insan Venedik’e âşık olsa da, sanırım ben gönlümü Burano’ya kaptırdım! :)
|
Burano Adası |
|
Burano Adası |
|
Burano Adası |
Burano’dan ayrılma vakti geliyor. Bu muhteşem adadan hiç ayrılmak istemesek de tur rehberimizin belirlediği buluşma saatinin yaklaştığını fark ediyoruz. Vaporettoyla yeniden Venedik’e dönüyoruz. Gruptakilerle buluştuktan sonra aklımızda kalan kanal şehrindeki anılarımızla otelimize doğru yol alıyoruz.
- Ljubljana (Lübliyana) gezi notları için
tıklayınız.
- Verona gezi notları için
tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder