Luzern’e ayırdığımız iki günü dolu dolu geçirdikten sonra sıra geliyor seyahatimizin asıl durağı olan Giessbach’a. Luzern’den Giessbach’a kişi başı 40 CHF’ye aldığımız bilet ile önce trenle Brienz’e oradan da feribot ile Giessbach’a gidiyoruz. (Bindiğimiz trenin hemen hemen her durağı gibi, Brienz de tam anlamıyla doğa harikası bir yer. Özellikle masalsı bir tren yolculuğu olan Brienz Rothorn Bahn’ı planınıza ekleyebilirsiniz. Keza güzergâhın son durağı olan Interlaken’i de… Bu olağanüstü ülkenin hakkını verebilmek için sanırım en az bir ay ayırmak gerek!)
Yaptığımız tren yolculuğu birbirinden güzel göller, hiç beklemediğimiz anda bizi karşılayan şelaleler ve muazzam manzaralar içinde göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. İnsanda bu kadar derin izler bırakan ve Avrupa'nın çatısı olarak anılan Alpler, göller, ormanlar ve karlarla kaplı İsviçre’den başka türlü bir yolculuk beklenemezdi zaten!
|
Trenden kareler |
|
Trenden kareler |
|
Trenden kareler |
|
Trenden kareler |
|
Alpler, göller, ormanlar ve şelaleler arasında kaybolan ben… |
Hiç bitmesini istemediğimiz yolculuğumuz yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Trenden indiğimizde İsviçre’nin bir başka huzurlu kenti olan Brienz bizi karşılıyor. Feribotun kalkmasına birkaç dakikamız olduğu için burada vakit geçiremiyoruz. Aslında Brienz’den otele belli saatlerde ücretsiz transfer var. Ama biz Brienz Gölü’nü feribot ile geçmeyi tercih ediyoruz ve transferi beklemiyoruz. İyi ki de öyle yapıyoruz ve vakit kaybetmiyoruz!
|
Hoşça kal Brienz |
|
Brienz’den Giessbach’a doğru… |
|
Brienz Gölü’nden… |
|
Brienz Gölü |
Feribottan yaklaşık 15 dakika sonra Giessbach See durağında inmemiz ile İsviçre’de geçirdiğimiz nostaljik anlarımıza başlıyoruz. Kırmızı renkli, ahşap koltuklu, otantik füniküler ile göl seviyesinden yaklaşık 92 metre yukarıda olan otelimize çıkıyoruz. Fünikülerde yerimize oturmamız ile zaman sanki 100 yıl kadar geriye gidiyor.
|
Sadece turistler tarafından kullanılan ve 1879 yılında kullanıma açılan Avrupa’nın en eski füniküleri tüm ihtişamıyla bizi bekliyor. |
|
Zamanda yolculuk yapmaya hazırım! |
|
Tarihi füniküler hattı |
Hayatınızda hiç sadece bir otelde bir gece geçirmek için yolculuk yaptınız mı? Fünikülerden indikten sonra bizim Giessbach’a gelme sebebimiz olan tarihi Grand Hotel Giessbach tüm heybetiyle karşımızda duruyor. Yıllarca sanatçıların, şairlerin ve yazarların yaz aylarını neden bu otelde geçirdiğini daha otelin içine girmeden anlayabiliyorum. İnsan burada bir ömür boyu yaşayabilir ve bence ruhu hiç yaşlanmaz…
|
Grand Hotel Giessbach, 1873 yılında Fransız Mimar Horace Edouard Davinet tarafından Hauser Ailesi için yapılıyor. |
|
Göl ve şelale arasında yükselen otel, doğa ile uyumlu bir mimariye sahip. |
|
Otelin bahçesinden... |
|
Otelin bahçesinden... |
|
İsviçre tarihi oteller listesinde yer alan Grand Hotel Giessbach’ın içerisi kelimenin tam anlamıyla “yaşayan müze”. |
|
Grand Hotel Giessbach |
Odamıza yerleşip eşyalarımızı bıraktıktan sonra Giessbach Şelalesi’ne doğru ağaçların arasından tırmanmaya başlıyoruz. Çevremizde zirvesi karla kaplı Alpler, mavisi huzur veren Brienz Gölü ve kuş cıvıltılarından başka bir şey yok. Burada lafı uzatmak yerine sizi fotoğraflar ile baş başa bırakmak istiyorum :)
|
Tezgâhta gördüğünüz çiçekler ve saksılar satılık. Beğendiğiniz ürünü alıp, ücretini kenarda duran kumbaraya atıyorsunuz. İsviçre’yi güzel özetleyen bir detay… |
|
Tırmanmaya başlıyoruz. |
|
Otelde her katta ücretsiz olarak alabileceğiniz çay, kahve ve meyve bulunuyor. Ayrıca üçe ayrılan (gazlı, gazsız ve oksijenle zenginleştirilmiş) şelale sularını da keyifle içebilirsiniz. Molada otelden aldığımız elmalarımızı yiyoruz :) |
|
Şelaleden sonra ormanın içinden gölün kenarına yürüyoruz. |
|
Eriyen kar sularının döküldüğü gölün suyu çok soğuk. Ama gene de ayaklarımı suya sokmadan dönmek istemiyorum. |
O yeşillik senin, bu mavilik benim Giessbach’a ayırdığımız bir buçuk gün göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Şu an geriye dönüp baktığımda gerçekten oralara gittim mi yoksa sadece bir rüya mıydı kestiremiyorum. Hem doğanın en saf haliyle baş başa kaldığımız, hem de yüzyıllar öncesine gittiğimiz huzur dolu bir tatili geride bırakıyoruz. İnsana verilen değer ile doğaya gösterilen özenin nasıl bütünleştiğini İsviçre seyahatimizde çok net bir şekilde görüyoruz. Haliyle dönüş yolunda ciddi bir burukluk yaşasak da, İsviçre sık sık gelmek isteyeceğimiz bir coğrafya olarak hafızamıza kazınıyor. Hem de oldukça derinlere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder