Madrid’den başlayan İspanya seyahatimin son durağı olan Barselona, Akdeniz’in en işlek liman kentlerinden biri. Katalonya Özerk Bölgesi’nin başkenti olan Barselona; kültür, ticaret ve spor alanında Avrupa’nın büyük kentleriyle rekabet içinde. Ayrıca Fransa sınırına yakın olmasından dolayı Fransız kültürüyle de benzerlik söz konusu. Çok sayıda tarihi yapının yanı sıra, ızgara planı caddeleri ve modern yapılarıyla da dikkat çekiyor. Barselona; parkları, müzeleri, barları, alışveriş merkezleri, plajları ve cesur çağdaş tasarımlarıyla herkese hitap eden bir kent.
Her ne kadar İspanya’nın özerk bir bölgesi olsa da, Katalanlar kendilerini hiçbir zaman İspanyol olarak görmüyorlar. Hem turizm hem de spor faaliyetleriyle İspanyol ekonomisine en çok katkıda bulunan bölge olmalarına rağmen, en az payı almalarından dolayı da şikayetçiler. Ayrıca bağımsızlıklarını ilan etmek isteseler de yapılan referandumda çıkan sonuçtan dolayı İspanya’ya bağlı kalıyorlar. Bağımsızlık isteyenlerin evlerinde Katalan bayrakları asılı ve bunu her fırsatta dile getiriyorlar.
Gelelim bu kentte neler yaptığıma. Barselona’da iki kez bulunma fırsatım oldu. Bence Avrupa’da görülmesi gereken kentlerin başında yer alıyor. Burada gezebilecek çok yer olduğundan programınızı iyi yapmanızı, en az üç gün ayırmanızı ve gelmeden önce ilgi alanınıza göre gezmek istediğiniz yerleri belirlemenizi tavsiye ederim.
Kenti gezmeye başlamadan, Montjuic tepesinden kente bakıyorum. Montjuic, Yahudi Tepesi demek. Burada Yahudi Mezarlığı bulunduğu için bu ismi aldığı söyleniyor. Tepeye, Plaça d’Espanya’dan 61 ve 50 no’lu otobüsler ile çıkılabiliyor.
|
Montjuic'den liman |
|
Montjuic'ten Barselona |
|
ve biz :) |
Harika bir liman ve kent manzarasına sahip Montjuic’in zirvesinde Montjuic Kalesi var. Zirvenin yakınlarında ise 1992 Olimpiyat Oyunları için yapılmış modern yapılar yer alıyor.
|
Tepede yer alan Olimpiyat Stadı |
|
Stadın girişinde yer alan Olimpiyat meşalesi |
Tepeden sonra Plaça de Catalunya’ya (Katalonya Meydanı) gidiyorum. Ünlü markaların yer aldığı Passeig de Gracia Caddesi ile sokak sanatçılarıyla dolu La Ramblas Caddesi meydana bağlanıyor. Barselona’nın en hareketli meydanlarından biri olan Plaça de Catalunya’nın çevresinde kafeler, restoranlar ve mağazalar bulunuyor. Yurt dışında Apple Store ve Hard Rock Cafe arayanlara duyurulur, ikisi de bu meydanda sizi bekliyor :)
|
Plaça de Catalunya |
Meydandan yavaş yavaş ayrılıp, kendimi La Ramblas Caddesi’ndeki insan seline bırakıyorum. Ortası geniş yaya yolu, yolun iki tarafı da taşıt yolu olarak tasarlanmış. Burada yürürken taşıta açık olduğunu fark bile etmiyorum. Büfeler, çiçekçiler, hediyelik eşya satıcıları ve sokak sanatçıları ağaçlarla kaplı geniş yürüyüş yolunu dolduruyorlar.
|
La Ramblas |
|
Sokak sanatçılarından birkaçı |
La Ramblas üzerinde yer alan Mercat de Sant Josep’e uğruyorum. Burası halk arasında “La Boqueria” olarak da bilinen meyve, sebze, deniz mahsulleri gibi birçok yiyecek satan pazar. Barselona’da bulunduğum süre zarfında bazen akşam yemeklerimi burada yedim, bazen de gezerken yemek için meyvemi buradan aldım. Kesinlikle uğramanızı, lezzetlerini tatmanızı tavsiye ederim.
|
Pazardan kareler |
|
Pazarda hamsi ve kızartma yemeden gelmeyin! |
La Ramblas’dan limana doğru yürürken sol taraftaki ara sokaklardan birine dalıp, kentin eski merkezi olan Barri Gotic’e (Gotik Mahallesi) yürümeye başlıyorum. Daracık sokakların meydanlara açıldığı, Orta Çağ havasını hala koruyan bir mahalle. Meydanlarında kimileri şarkı söylerken, kimileri kitap okuyor. Tam anlamıyla yaşayan bir yer. Ayrıca belirtmek isterim ki, hediyelerinizi alırken bu mahalleyi göz ardı etmeyin. Hem pazarlık şansınız var, hem de özgün hediyeler bulabilirsiniz.
|
Plaça Reial; La Ramblas ve Barri Gotic arasında yer alan, 1850’lerden kalma meydan. |
|
Barri Gotic sokakları |
|
Barri Gotic’teki sokak sanatçılarından biri. |
|
Barri Gotic’teki Plaça del Rei (Rei Meydanı) |
Garri Gotic’te merak ettiğim ve uğradığım bir diğer yer ise, 1761 yılından beri her renk ve her şekilde mum satan Cereria Subira isimli mum dükkanı. Eğer benim gibi mum seven ve evinin her köşesinde mum yakan biriyseniz buraya uğramanızı tavsiye ederim.
|
Cereria Subira’daki mumlar :) |
Garri Gotic’in en canlı meydanlarından biri olan Plaça Nova’ya gidiyorum. Meydanda minik dükkanlar ve kafeler var. Günün her saati yaşayan bu meydanı tüm heybetiyle Barselona Katedrali süslüyor.
|
Plaça Nova |
|
Plaça Nova |
|
Gotik mimariye sahip Barselona Katedrali |
Barselona’da bulunduğum zamanlarda her köşesinden ayrı zevk aldığım bu mahalleden tekrar La Ramblas’a gidiyorum. Caddenin sonunda 1888 Evrensel Sergisi için tasarlanan Kristof Kolomb Anıtı’nı görüyorum. 60 metre yüksekliğindeki anıt, 1493 yılında Kolomb’un Amerika’dan dönüşünde karaya çıktığı yer olarak kabul ediliyor. Anıtın zirvesinde yer alan Kolomb heykeli Amerika’yı gösteriyor ve isteyenler anıtın tepesine asansör ile çıkabiliyorlar.
|
Kolomb Anıtı |
Anıtın arkasından görünen denize doğru yürüyorum. La Ramblas üzerindeki pazardan aldığım meyveleri burada martı sesleri ve mis gibi deniz kokusu eşliğinde yiyorum. Denizin üzerine yapılmış olan Maremagnum alışveriş merkezine modern bir köprüyle geçiyorum. Burada uğramak istediğim iki mağaza var. Birincisi, İtalya’da da gezerken her gördüğüm yerde bir şeyler aldığım kozmetik mağazası Kiko ve ikincisi ise, Zara’nın yan ürünlerini satan Lefties. Lefties’deki ürünlerin tasarımları Zara’ya benziyor, ancak fiyat ve kalite Zara’ya göre biraz daha düşük.
Maremagnum’dan çıkıp, denize paralel yürüyerek Barceloneta sahiline gidiyorum. “Küçük Barselona” anlamına gelen Barceloneta’da eskiden balıkçılar yaşıyormuş. Ancak fazla turistten rahatsız oldukları için günümüzde evlerini sezonluk kiralamaya başlamışlar. 2-3 katlı yapıların olduğu ve kıyıdaki kafeleriyle ünlü bu mahalleye mutlaka uğramalısınız. Sonbaharda gittiğim için denize giremiyorum. Ben de kumsalda uzanıp, anın tadını çıkarıyorum.
|
Denize giremedik ama en azından ayaklarımızı suya sokuyoruz :) |
|
Barselona sahili |
Barselona’da gezip gördüğüm yerler elbette bunlarla sınır değil. Ancak yazımı çok uzatarak hem sizleri sıkmak istemiyorum hem de Gaudi’nin eserlerini ayrı bir yazıda anlatmak istiyorum. Şimdilik hoşçakalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder