Tarihi Eze Köyü’nde nasıl vakit geçirdiğimizi bir önceki yazımda anlatmıştım. Günümüzün öğleden sonraki kısmını da Monaco’ya ayırıyoruz. Biz Eze Köyü’nden 112 no’lu otobüs ile Monaco’ya gidiyoruz. Bu otobüsler her iki saate bir geldiğinden saatlerini önceden bilmekte fayda var. Otobüs saatlerini isterseniz duraktaki tabeladan isterseniz de bu sayfadan öğrenebilirsiniz. Monaco’ya Nice’den gelecekler ise Le Port durağından her 15 dakikada bir kalkan 100 no’lu otobüsleri kullanabilirler.
18 km²’lik yüz ölçümü ve yaklaşık 34.000 kişilik nüfusu ile Vatikan’dan sonraki en küçük ülke olan Monaco, Fransa’da yer alan bağımsız bir şehir devleti. Akdeniz’e uzanan dik yamaçlara kurulmuş olan bu ülke Avrupa'nın jet sosyetesinin de göz bebeği. Ayrıca Monaco sokakları Formula 1 yarışlarının da en önemli pistlerinden biri. Monaco sokaklarında organize edilen prestijli yarış, tüm Formula 1’in en ikonik pisti olarak kabul ediliyor.
Otobüsten indikten sonra Fransa’dan başka bir yerde olduğumuzu hemen hissediyoruz. Çünkü her evin balkonunda, penceresinde kırmızı beyaz Monaco Prensliği’nin bayrakları asılı.
Her köşe başında Monaco Bayrağı
Monaco’daki ilk durağımız olan Monaco Kraliyet Sarayı’na (Palais Princier de Monaco) Rampe de la Major adındaki merdivenler ile ulaşıyoruz. Merdivenler bittiğinde Palais Meydanı’nda (Place du Palais) saray bizi karşılıyor. Açıkçası buraya gelmeden önce çok heybetli ve gösterişli bir saray ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Ancak bu konuda yanıldığımı görüyorum.
18. yüzyılda yapılmış olan bu sarayın belli bölümlerini rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Bilet ücreti 8 Euro ve yaklaşık yarım saat sürüyor. Biz sarayın içini gezmeyi tercih etmiyoruz. Onun yerine Monte Carlo’ya, Akdeniz’e ve limana bakan seyir terasında martılarla beraber oturuyoruz. Manzaranın tadını çıkarıyoruz.
Palais Meydanı'ndan manzara
Monaco Kraliyet Sarayı (Palais Princier de Monaco)
Saraydan ayrılıp eski kentin ara sokaklara yöneliyoruz. Hediyelik eşya satan dükkanların ve restoranların olduğu sokaklardan yürüyerek Oşinografi Müzesi’ne (Musee Oceanographique de Monaco) doğru gidiyoruz.
Müzeye doğru giderken Saint Nicholas Katedrali var.
Müzeye doğru yürürken eski kentte gördüğümüz tarihi bina
Gelmeden önce yaptığımız araştırmalarda Oşinografi Müzesi’ne girişlerde çok uzun sıralar olduğu yazıyordu. Oysa bizim gibi sezon dışında gidenler için böyle bir sıkıntı yok :) Gişeden 11 Euro’ya biletimizi alıyoruz ve 200 türden 4000 civarındaki deniz canlısının sergilendiği müzeyi gezmeye başlıyoruz. Bu noktada müzenin gerçekten olağanüstü olduğunu ve tereddüt dahi etmemenizi öneririm. Su altına en ufak bir ilgisi olmayan eşimi içeriden neredeyse zorla çıkarttım dersem çok da abartmış olmam! :)
“Ahhh keşke içinde olsam” bakışı :)
Sevimli denizatları
Bazılarıyla selamlaştık :)
Kayıp balık Nemo’nun tüm ailesi :)
Müzenin zemin katında yavru köpek balıklarını sevebileceğimiz küçük bir havuz var. Ne kadar onlara dokunmak istesem de bunu başaramıyorum :(
Müzeden çıkmadan hediyelik eşya mağazasını dolaşıyoruz ve akvaryumdaki canlılarla vedalaşmak zor olsa da yavaştan Monte Carlo tarafına gitmeye koyuluyoruz. Geldiğimiz yoldan geri dönüp Rampe de la Major merdivenlerini inerken ışıklandırılmış kentle fotoğraf çekinmeyi ihmal etmiyoruz.
Işıklar içinde Monaco
Ve tabii ki biz :)
Merdivenlerin bittiği yerdeki duraktan Monte Carlo tarafına giden otobüse biniyoruz ve kumarhanelerin olduğu yerde iniyoruz.
Bu küçük ülke aslında Monte Carlo semtindeki gösterişli kumarhaneleriyle ünlü. Ayrıca kumarhanelerin önündeki lüks arabalar ve bu arabalarla fotoğraf çektiren süslü kadınlar da dikkat çekiyor. Biz arabalarla fotoğraf çektirmiyoruz ama kumarda şansımızı denemek istiyoruz. Ama günün sonunda anladığımız tek şey: Biz aşkta kazanmışız!
Monte Carlo Casinosu
Monte Carlo Casinosu'nun önündeki lüks arabalar ve fotoğraf çektirenler :)
Slot makinasında şansımı denesem de nafile :)
Casino Meydanı’nda (Place du Casino) Monte Carlo Casino’sunun yanında dünyaca ünlü Cafe de Paris var. Burası çok turistik ve pahalı bir kafe. Ayrıca girişte çantalarımızın dikik dikik aranması da sinir bozucu. Biz oturup bir şeyler içtik ama kesinlikle kimseye tavsiye etmem. Bence sadece isim yapmış bir yer, biranın 25 Euro olması dışında çok fazla bir özelliği yok :) Monte Carlo bölgesi bize çok hitap etmese de, kraliyet sarayının olduğu eski kent kısmı ve Oşinografi Müzesi’nden çok etkilenerek yeniden Nice yolunu tutuyoruz.
Monaco’dan Nice’e Casino Meydanı’ndaki parkın diğer tarafındaki 100 no’lu otobüs ile dönüyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 50 dakika sürüyor. Nice’e vardığımızda günün yorgunluğunu daha iyi hissediyoruz. Ertesi günün programında bulunan Grasse ve Cannes için enerji toplamamız gerektiği düşünüyoruz ve otelimizin yolunu tutuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder