Marsilya’da geçirdiğimiz iki günden sonra sıra geliyor tatilimizin Nice kısmına. Marsilya’dan Nice’e iki türlü ulaşım sağlanıyor. İlk seçenek, indirimli bilet alabilirseniz 25 Euro ya da normal bilet alırsanız 35 Euro’ya tren ile yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Diğer seçenek ise, bizim de kullandığımız
Ouibus firmasından kişi başı 9 Euro’ya bilet alınabiliyor. Saint Charles Tren Garı’nın arkasındaki otobüs terminalinden otobüse binip yaklaşık 2 saat 15 dakika sonra Nice Havaalanındaki otobüs durağında oluyoruz. İndiğimiz yerin karşısındaki 98 no’lu otobüs ile Promenade des Anglais üzerindeki Congres durağında inip yürüyerek otelimize gidiyoruz.
Merkez tren istasyonuna (Gare de Nice-Ville), Promenade des Anglais ve eski kent merkezine yürüme mesafesinde
Brice Otel’de kalıyoruz. Portakal ve turunç ağaçlarıyla kaplı çok güzel bir bahçesi var. Kahvaltısı da diğer Avrupa otellerine göre başarılı. Kalmayı düşünenlere tavsiye edebilirim.
Nice kenti, Fransa'nın güneyinde Cote d’Azur Bölgesi’nde yer alıyor. Çevresinde çok sayıda şehir ve kasaba olduğundan buraya kadar gelmişken oraları da gezebilirsiniz. Hatta gezmelisiniz :) Biz Nice’de dört gece kalıyoruz. Bir günümüzü Eze Köyü ve Monaco’ya, bir günümüzü Grasse ve Cannes’a ve yarım günümüzü de St. Paul de Vence kasabasına ayırıyoruz. Vaktiniz varsa buralara mutlaka zaman ayırmalısınız.
Gezi programımızı anlattıktan sonra gelelim Nice’de neler yaptığımıza. Nice’i gezmeye havaalanından başlayıp kentin bitimine kadar uzanan sahil yolu Promenade des Anglais’dan başlıyoruz. 1822 yılında kente gelen İngiliz turistlerden adını alan Promenade des Anglais, bir tarafı lüks oteller ve palmiyelerle kaplı bir tarafı uçsuz bucaksız Akdeniz olan ve şu ana kadar gördüğüm en uzun sahil yolu. Ayrıca 2015 yılında Promenade des Anglais, Unesco Dünya Mirası’na aday gösterilmiş.
|
Promenade des Anglais |
|
Yağmurlu bir Nice gününde Promenade des Anglais’da biz :) |
|
Promenade des Anglais |
Ayrıca Promenade des Anglais üzerinde Gustav Eiffel tarafından yapılmış; masal kitaplarından fırlamış gibi duran pembe kubbeli, cam tavanlı Negresco Otel var. Ancak çevresinde tadilat olduğundan fotoğraf çekemedim. Sahilden sonra kentin en turistik meydanı olan Massena Meydanı’na (Place Massena) gidiyoruz. Meydanın tam ortasında Apollon heykeli var. Tüm ihtişamıyla meydana gelenleri karşılıyor. Ayrıca meydanın her iki yanından uzun dikdörtgen yapılı parklar var. Akşamları bu parkta su gösterisi yapılıyor.
|
Massena Meydanı’ndaki Soleil Çeşmesi ( Fontaine du Soleil) ve Apollon heykeli |
|
Massena Meydanı’ndaki park |
|
Massena Meydanı’ndaki park |
Ayrıca Massena Meydanı’nda “Convervation a Nice” adı verilen ve yedi kıtayı temsil eden yedi tane insan heykeli var. Gündüz gittiğimizde bakınıp bakınıp göremiyoruz. Oysa hava karardıktan sonra yukarı baktığımız zaman yedi farklı renkte heykelin bize yukarıdan baktığını görüyoruz.
|
Massena Meydanı’ndaki Convervation a Nice |
Fransız İhtilali’nin ilk kıvılcımı sayılan Bastille Günü kutlamaları sırasında bir kamyonun kalabalığın arasına girdiği 14 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen terör saldırısını ne yazık ki hepimiz hatırlıyoruz. Massena Meydanı’nın havaalanı tarafında yer alan Jardin Albert1er Parkı’na bu terör saldırısı için bir anıt yapmışlar.
|
Jardin Albert1er Parkı’daki anıt :( |
|
Anıttan detaylar :( |
Sokak pazarlarını seven birisi olarak eski kent kısmında kurulan Cours Saleya çiçek pazarına doğru yürüyoruz. Hafta içi 17.30’a kadar hafta sonu ise öğlene kadar ziyaret edilebilen bu pazarda aslında sadece çiçek değil, taze balık, küçük hediyelik eşyalar ve meyve sebzeye kadar birçok şey satılıyor. Ayrıca çevresinde oturup dinlenebileceğiniz ve bir şeyler yiyip içebileceğiniz birçok restoran ve kafeler var.
|
Cours Saleya |
|
Cours Saleya’nın köşseindeki Chapelle de la Misericorde |
Cours Saleya’dan sonra eski kentte dolaşmaya devam ediyoruz. Karşımıza bazilika ve sevimli birkaç kafeyle çevrelenmiş Rossetti Meydanı (Place Rossetti) çıkıyor. Meydandaki La Claire Fontaine’de oturup hem şiddetlenen yağmurdan kaçıyor, hem de meydana karşı bir güzel karnımızı doyuruyoruz.
|
Rossetti Meydanı (Place Rossetti) |
|
Rossetti Meydanı’ndaki Basilique-Cathedrale Sainte-Reparate |
|
Bazilikanın içinden detaylar |
Eski kentin ara sokaklarında dolaştıktan sonra Kale Tepesi’ne (Colline du Chateu) tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanmak istemeyenler için merdivenlerin yanında asansör var. Ancak şehre hâkim bir tepede bulunan kalenin çevresinde çok güzel bir park var. Biz de bu parkta dolaşmak ve manzaranın tadını çıkarmak istediğimiz için tabanlara kuvvet diyoruz :)
|
Merdivenleri yavaş yavaş çıkarak kaleye ulaşmaya çalışıyoruz. |
|
Yürüdüğümüz yolun duvarlarındaki mozaikler |
|
Arada dinlenip manzaranın tadını çıkarıyoruz. |
|
Parkın içindeki kale kalıntıları |
|
Colline du Chateu’den Nice |
|
Colline du Chateu’den liman |
|
Colline du Chateu’den Promenade des Anglais |
|
Kaleden inmeden Nice’i arkamıza alıp pozumuzu vermeyi de ihmal etmiyoruz :) |
|
Kaleden indiğimizde ışıklar içinde Nice sokakları bizi bekliyor. |
Genel olarak Nice deneyimimden bahsedersem, Marsilya’ya göre daha güvenli ve daha canlı bir yer. Bizim gittiğimiz mevsimden dolayı biz plajların ve denizin tadını çıkaramıyoruz. Bence Nice kültür turizminden çok deniz turizmiyle yaşanması gereken bir yer. Ama Nice’de kaldığımız diğer günlerde gittiğimiz köy ve kasabalar için aynısını söyleyemeyeceğim. Şimdi sıra o muhteşem yerlere geliyor :)
Bundan sonraki durağımız konumu nedeniyle “kartal yuvası” olarak bilinen bir Orta Çağ köyü olan Eze Köyü…
Yine çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkürler Hocam :)
SilYazı ve fotoğraflarınız harika, artık sizi takipteyiz, bize de bekleriz,
YanıtlaSilhttps://hedefbodrum.blogspot.com.tr/
Çok teşekkürler :)
Sil